31 Ekim 2007 Çarşamba

Atma Can Dündar Yurtseverliğin Formülü Var!

27.10.2007 günü Can Dündar, Milliyet'teki köşesinden Önce işini iyi yap, sonra bayrak as! demiş.

İş, ne kadar kişinin çıkarına, ne kadar ulusun çıkarına ona bakmalı. Can
Dündar'ın işi cebini doldurmak, hükümetin işi yandaşlarına çıkar sağlamak, askerin işi rütbe almak, üniversitelinin işi prof. olmaksa, bu insanlar çok çalışsa da yurtsever olmuş olmazlar. Yurtseverliğin ölçüsü kişisel çıkarın önüne ulus çıkarını koymaktır en başta. Formülü şöyle yazılabilir:

Yurtseverlik = Ulusal Çıkar / Kişisel Çıkar * Çalışma Miktarı

Tabii halk kitlelerinin görüşünü etkilemek için bu denklemlere gerek yok. Karşı çıkanın olmadığı yerde istediği gibi atıp tutabiliyor Can Dündar gibiler.

Genç siviller denen amacı belli, Türkiye'yi federasyona dönüştürecek sivil anayasayı destekleyen, kendine simge olarak Amerikan spor ayakabısı seçebilen üç beş çocuğu, bu basın durmadan haber yapıyor, köşelerde yazıyor. Oysa TGB gibi dış desteği olmayan örgütler, 40 ilde örgütlense dahi gözlerden saklanmaya çalışılıyor.

Formül çok önemli, kişisel çıkar ulusal çıkarın önüne geçtiğinde çalışma miktarı yurtseverliği azaltır.

Saygılarımla...
Barış Özel

24 Ekim 2007 Çarşamba

Bugünün ve 1. Dünya Savaşının Ağlatıları

Aşağıdaki belge ilginç. İleti zincirleriyle Bilgisunarda dolaşıp duruyor.

1. Dünya Savaşındaki esirlerimizin ağlatısal öyküleri anlatmakla bitecek gibi değil:
http://solders.inube.com/index.php?action=read&entry=7547

Yayılmacılara alet olan ufuksuz yöneticilerin, yurt çocuklarını ilgili ilgisiz cephelerde perişan ettiklerini nasıl da unutmuşuz.

Unutmasaydık bugün başımızda bu adamlar mı olurdu?

Geçen Pazar 12 şehit, 8 de esir verdik alçaklara. Şimdi her yanımıza siyah kordela taksak, her yeri bayraklarla donatsak bu tarisel gerçekler değişecek mi?

Yayılmacılarla yaptıkları gizli anlaşmalar ortada olduğu halde bugünkü yönetime destek verenler, şeyh sakalı okşayıp İmam Hatip - Fethullah Okulu açtıranlar, olan bitene göz yuman herkes, yayılmacılığa karşı örgütlenemeyen tüm ulus utansın!!!

Ben çok utanıyorum.

Saygılarımla...
Barış Özel
-------------------

BU UNUTULUR MU ? (Ama malesef unuttuk...)
Birinci Dünya Savaşı'nda Ingilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kismi da Mısır'ın Iskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi.
Kampın tam adı, 'Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tumen'in 48. Alayı'na baglı Osmanlı askerleri tutuluyordu.
12Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, agır hakaret ve aşagılamaya maruz kaldılar.
Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi...
Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kamplarin Ingiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Savas bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, Ingilizler'in işine gelmiyordu. Cünkü, olasi yeni bir savasta, bu askerlerin yeniden karşılarına cıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, Ingilizlerin beyinlerine işlenmişti.
Çözüm toplu katliamdı... Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak Ingiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarina izin vermiyorlardi. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Cünkü gözler yanmıştı...
Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahset, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM'de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan Ingiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması icin TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.
Tabiiki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu hesap sorma işide unutuldu gitti.
Ama onlar unutmuyorlar...
Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. En üzücü olanı da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarına çanak tutması...

ŞEHİTLERİMİZE SAYGINIZ VARSA 3 dakikanızı almaz bu yazıyı arkadaşlarınıza göndermek.
ERMENİLER SOYKIRIM YAPILDI DIYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR BİZİM TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK.

18 Ekim 2007 Perşembe

21 Ekim Halkoylaması: HAYIR

Tüm yurttaşlarımızı 21 Ekim 2007 Halkoylamasında
HAYIR
oyu kullanmaya çağırıyorum.
Çünkü:
  1. Katılım ne kadar düşük olursa olsun, sonuç geçerli sayılacak.*
  2. Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir orun(makam), parayla oy satın alan zihniyetin tekeline girebilir. Korktuğumuz, parçası olduğumuz halk değil, çıkarları için hile yapmaktan çekinmeyen, halkın kanını 60 yıldır emen sülüklerdir.
  3. ABD sürekli Türkiye'de başkanlık sistemi istiyor ve bu tek adam egemenliği için ilk adım.
  4. Bu değişikliğin demokratlıkla ilgisi yoktur. Eğer biraz demokrat olsalardı birbiriyle ilgili olmayan "toplantı yeter sayısı" gibi maddeleri ayrı ayrı halkoyuna sunabilirlerdi. Oysa bu tutum, "beni sevenler elime mum diksin" tutumudur.
  5. İran'da İslam Devleti'ne birkaç halkoylaması sonucu geçilmiştir. Bizdeki, bu yöntemin ilk sınamasıdır.
  6. Demokrasilerde çoğunluk değil, bundan daha ilerisi yani, en geniş uzlaşma hedeflenmelidir.

* Anayasa, YEDİNCİ KISIM, Son Hükümler
I. Anayasanın değiştirilmesi, seçimlere ve halkoylamasına katılma
MADDE 175.
...
Halkoyuna sunulan Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların yürürlüğe girmesi için, halkoylamasında kullanılan geçerli oyların yarısından çoğunun kabul oyu olması gerekir.
...

Saygılarımla...
Barış Özel